Trans Hümanizm Mercek Altında (II. Kısım)

trans humanizm part 2

Birinci kısımda, trans hümanizmin fikirsel gelişim süreci ele alınmıştı. Trans hümanizmin, yakın dönemdeki tanımında bahsedildiği üzere yalnızca insanı teknoloji kullanımı ile bir üst noktaya taşımak, insana evrimsel sürecinde teknoloji vasıtası ile basamak atlatmak değil, aynı zamanda insanın kendi elleriyle yarattığı, sınıfsal, toplumsal yapıların da, insanın tabiatının farklılaşmasına müteakiben yeni biçimler alması, değişmesi ve belki sönümlenmesine gidecek yolunun asfaltını attığını öne sürebileceğimiz. 1900’lü yılların sonuna denk gelen Fütürizm ve. İvmecilik (Akselerasyonizm) merkez altına alınacak.

Fütürizm de tıpkı trans hümanizm gibi insanın kendini aşması, insana ait fikirsel ya da fiziksel yapıların gelecekte biçim değiştirmesi ekseninde bir akım olmakla beraber, trans hümanizm gibi güncel bir perspektiften bakıp, günümüz ya da fikrin çıktığı dönemin var olan yapılarını, bulgularını hesaba çokça katmadan, gelecekte bu yapıların alması istenen biçim üzerine çeşitli savlar öne sürmüştür. Umberto Boccioni, Carlo Carrà, Gino Severini, Luigi Russolo gibi İtalyan sanatçıların heykeller, şarkılar ve çeşitli sanat ögeleri ile beslediği bu akım, yazının ilk kısmında bahsi geçen, insanın kendini aşma dürtüsünün sanatta ilk yansımaları olarak addedilebilir.

Fakat, Fütürizm yalnızca sanat dallarında karşılık bulmamıştır. Bu sosyal ve sanatsal hareket Filippo Tommaso Marinetti tarafından 1918 yılında, İtalya’da, Fütürist Parti adı altında politik zeminde de kendini konumlandıracaktı. Fütürist partinin başlıca vaatleri; evlilik kurumunun lağvedilmesi, bürokratik faaliyetlerin minimize edilmesi, 30 yaş altı insanlardan oluşan ve seçim ile görevlendirilmesi planlanan insanların yönettiği bir komitenin devlet yönetiminde söz sahibi olması, toplumsal cinsiyet eşitliği, gizli polis teşkilatlarının lağvedilmesi ve hapishane reformlarıdır.

Bu vaatler 1918 senesi için oldukça ilerici olmakla kalmayıp maalesef günümüz “gelişmekte olan ülke” sıfatını taşıyan, gelişmiş ülkelerin pazarı olmak rolünü üstlenen geri kalmış ülkelerin pek çoğunda içinde bulunduğumuz bu devirde dahi mevcut değildir. Fütürizm sonraları Faşizm ile anılması Fütürizmin çıkış noktasını bilmeyen insanlarca yanlış yorumlanmasının yanı sıra, Marinetti ve bu düşünceye katkıda bulunmuş diğer insanların Mussolini ile aynı dönemde yaşamış olma talihsizliği ile de ilgilidir. Bahsedilen vaatleri okuduğunuzda bazı uygulamalar size Korporatizm’i anımsatabilir, bazılarını ise temel hak ve özgürlüklerin ihlali olarak değerlendirebilirsiniz.

Fakat bu değerlendirmeleri yaparken atladığınız nokta, bu vaatlerin ve parti manifestosunun o dönemin insanları, hatta 2022 senesinin insanlarını göz önünde bulundurarak yazılmış olmaması. Çok daha uzak bir geleceğe, çok daha farklı bir medeniyete ve evrimin bir sonraki basamağında bulunan insanlara yönelik, o günün şartlarında okuyanların da anlayabileceği ortak temalarla harmanlanmış, “zamanlar arası” diye yeni bir kelime ile tanımlayabileceğim bir manifesto olduğudur. O halde, bu manifestonun son halini alana kadar, Marinetti’nin nasıl süreçlerden geçtiğini ve Fütürizm akımının nasıl olgunlaştığını incelemekte fayda var.

Flippo Tomasso Marinetti ne oldu, nasıl oldu da böyle bir parti kurup, I. Kısım’da da üzerinde durduğumuz insanın kendisini aşma dürtüsünü ilk kez kuramlaştırdı, bu düşüncelerinin temeli neydi? Cevabı 1900’lü yılların İtalya’sında ve Avrupa’sında gizli. Marinetti çocukluk ve erken gençlik yılları Mısır’da, Avrupa’ya göre geri kalmış ve endüstrileşmesini tamamlayamamış bir ülkede geçti. Ergenlik çağında Avrupa’ya ayak basan Marinetti, teknolojik gelişmeler ve modern yaşam karşısında sudan çıkmış balığa dönmüştü. Baba memleketi İtayla, Mısır’dan daha iyi durumda olmasına karşın, Avrupa’nın geri kalanına göre teknolojik gelişmeleri tam anlamıyla yakalayamamıştı. Modern çağın başlarında Avrupa’nın gelişim sürecinin başını çeken ülkelerden biri olan İtalya, Sanayi Devriminde geri kalanlardan biriydi.

Bu durum fazla uzun sürmedi ve İtalya nihayetinde 1908 senesinde otomobillere, hatta yarış otomobillerine sahipti. Araba yarışları halkta büyük bir merak uyandırıyor, zamana ve mekâna meydan okuyan bu yeni ulaşım teknolojisi herkesin başını döndürüyordu. O zamana değin trenler, atlar ve bisiklet dışında bir ulaşım aracı bulunmayan insanlar, kendilerinin sahip olabileceği (misal bir tren sahibi olamazdınız o yıllarda, hoş şu dönemlerde de tren sahibi olamazsınız) bu yüksek hızlı dört tekerli araçları neredeyse mitolojik bir öge haline getirmişlerdi. Hani derler ya mitler ve destanların devri geçti diye, aslında bu büyük bir yanılgıdır. Mitler ve destanlar yalnızca anlatılış biçimleri ve mahiyetlerince değişmiştir.

Otomobil, Marinetti’nin Fütürizm akımının temelini oluşturan ve sıklıkla bahsettiği hatta manifestosunda bile yer verdiği motorlu bir taşıt olmakla kalmayıp, insanın zaman ve mekâna karşı ilk kez bu denli şiddetli bir meydan okuduğu bir sembol ve o dönemler için neredeyse mitolojik bir unsurdur. Öyle ki Aldous Huxley, Cesur Yeni Dünya’da Ford’u tanrısal bir figür gibi sembolize etmiştir. Bu pek çok farklı şekilde yorumlanabilecek bir sembolik tasvir olsa da şüphesiz, motorlu taşıtların döneme vurduğu damgayı ve halk tarafından nasıl algılandığına da güzel bir delildir. 

Motorlu taşıtlar Fütürizmin temelini oluşturan tek unsur değildi elbette, o yıllarda sivil havacılık için de oldukça bereketli bir yıldı. Hatta insanlık tarihinde ilk kez uçaklar sivil havacılık faaliyetleri yürütüyordu. 1909 senesine gelindiğinde İtalya’da iki önemli olay olmuştu: ilki Fransız pilot Léon Delagrange İtalya’da yeni kurulan Havacılık Klübü’nde yeteneklerini sergilemek için bir uçuş gösterisi düzenlemiş, ikincisi ise, ki bu o dönemin insanları için ilki kadar önemli değildi muhtemelen, Marinetti Fütürizm’in ilk manifestosunu yazmıştı. İnsanlığın zaman ve mekâna karşı verdiği amansız savaşın ikincil neferi olan uçaklar daha sonraları kendilerine Marinetti’nin kaleme aldığı ikinci manifestoda daha geniş çaplı yer bulacaktı.

Marinetti’nin serüvenine ve Fütürist Parti’nin icraatlarına ne yazık ki bu kısımda değinmeyeceğim. Ancak, Fütürizmin bir öğreti haline gelmesinde kendinden biraz sonrakiler dönemlerde çıkacak yazarlar, sanatçılar ve düşünürlere de ilham olacak şekilde ilk somut teşebbüsü gerçekleştirmiş kişi olarak öneminden ve kendisinin görüşlerinin yakın zamanlardaki bazı trans hümanist çevrelerce farkında olmadan benimsendiğini ve komple trans hümanizme atfedildiğini gözler önüne sereceğim. Marinetti, ikinci doktrininde uçakların, insanın zaman ve mekâna meydan okumada yeni maskotu olduğunu heyecanlı bir biçimde açıklamıştı. Bunda kendisinin de ömründe ilk kez uçakla seyahat etmesinin etkisi olmuştur. İlerleyen yıllarda Marinetti, makinelere öylesine bir hayranlık beslemeye başladı ki, insanlığın makinelerle iş birliği içerisinde olduğu hatta makinelerin insan yaşantısının çok önemli bir kısmında aktif ve kilit roller oynadığı bir gelecek tasavvur etti.

Aslında o dönemler, Marinetti ve onunla benzer fikri paylaşan İtalyan düşünürlerin temel maksadı bu fikir akımı ile İtalya’yı içerisinden bulunduğu durumdan kurtarmak, gelişmesini sağlamak olsa da daha sonraları, takvimler 1933 yılını gösterdiğinde, Marinetti insan bedeninin metal parçalarla değiştirilmesi, insanların makinelerle fiziksel olarak ta bütünleşmesi ve böylelikle hastalıklara yakalanma gibi durumların ortadan kaldırılması hatta ölümün engellenmesi gibi fikirlerden bahsetmeye başladı.

Günümüz trans hümanist toplulukların bazılarının yanlış şekilde trans hümanizme atfettiği bu fikirler aslında Fütüristlere aittir. Kuzey İtalya’da yaşayan düşünürler 1914-1933 arası yaptıkları yayınlarla beraber öylesine derin bir külliyat oluşturdular ki, bir noktada bilim insanları, sanatçıların da katkıları ile ve heyecanlı bir şekilde fikre yaptıkları düşünsel yatırımlar ile iyice besledikleri bu fikir akımı sayesinde her biri adeta birer sanatçı, politikacı, mühendis olmuştu. Amaçları ise yalnızca İtalya’yı değil, topyekûn insanlığı değiştirmekti. Akla gelebilecek her alanda, iktisadi, toplumsal, sanatsal, bilimsel, ahlaki… Bir değişim yaratmak, insanlığın makinelerle füzyonundan oluşacak, evriminin kaçınılmaz bir adımı olarak tanımladıkları, aşırı endüstrileşmiş bir toplumsal yaşam ve gelecek fikrindeydiler.

Sonraları özellikle Marinetti’nin düşünceleri absürt bir hal alsa da, 1909 – 1940 arası zaman diliminde, Fütüristlerin ortaya koyduğu fikirler, günümüz trans hümanist çevrelerine halen daha rehberlik etmekte, ilham kaynağı olmaktadır. Bu bağlamda kendilerinin bu değerli katkılarını da incelemiş bulunduk.

İvmecilik ise, bütün günümüz sapkın politik görüşlerinin kendilerine yamamasından ve kötü çağrışımlar / ilişkilendirmelerden bağımsız, kapitalizmin “hızlandırılması” ile radikal toplumsal değişiklikler meydana getirmeyi ön gören bir akımdır. Bu akım doğrudan trans hümanizm ile ilişkili olmasa da günümüz teknolojik, sosyal ve ekonomik gelişimlerinin hızı göz önünde bulundurulduğunda, kendine trans hümanist fikir çerçevesinde yer bulacaktır.

Trans hümanizm çağımızın fütürizm ve ivmecilik hareketlerinin birleşimi yeni bir fikir akımı olarak değerlendirilebilir. Yakın dönemde trans hümanizmin özellikle 46 ve sonrasında Fütürizm’in fikirsel olarak farklı bir eksene girmesi (bunda Faşizm’in etkisi çok büyüktür) ve yolundan sapması, ivmeciliğin ise anlamını yitirip insanlığa faydadan çok zararı dokunan radikal grupların doktrinlerine meze olması dolayısı ile, trans hümanizmi tekrardan, insanın evrimsel sürecinin bir dizi teknolojik unsurlar ile hızlandırılması ve insanın geçirdiği başkalaşım ile birlikte, üretim araçlarının paylaşımı, yönetim biçimleri, iktisadi sistemler ve sosyal yapının kökten değişimini hedefleyen, pozitif bilimleri kendine rehber edinmiş bir akım olarak tanımlamakta fayda var.

Burak avatarı
Nootropik gurusu, kendi deneyimlerimi bilimsel gerçekliklerle birleştirip aktarmayı severim. Oturduğum yerden davranışsal ve evrimsel psikloji konularında da ahkam kesiyorum. Takipte kalın.