Nöroplastisite: Yeniden Kablolamak Ve Zihinsel Gelişimin Metası Üzerine (II.Kısım)

indir

Merhaba, ikinci cemrenin de toprağa düşme vaktine kanaat getirdim ve mürekkebi bir kez daha siz değerli okurlarımız için doldurdum. Bir önceki kısımda nöroplastisiteye kısa bir giriş yapmış ve yüzeysel tekniklerle bu beynin bu yetisini nasıl düzenleyebileceğimizden bahsetmiştik. Bu yazıda ise, zihinsel gelişimin metası dediğim olaylar dizisine göz atacağız. Her ne  kullanırsanız kullanın, beyninizin belirli limitleri var. Önceki yazıda bahsedilen, bu mekanizmanın üzerinde değişim yapabilme kudretini biraz daha açacağım, yine de bu yazılarda bahsi geçen takviyeleri kullanıp, yöntemleri deneyip hayatınızın 180 derece değişmesini beklemeyin. Yürüyeceğiniz yol size ait, ayak numaralarımız aynı değil, adımlarımız da benzemeyebilir, belki anlatacaklarımı bir şekilde gündelik hayatınızda uygulayıp sonuç alabileceksiniz belki internetin ücra bir köşesinde okuduğunuz ilginç bir yazı olarak kalacak hatırınızda. Lakin her halükarda burada bahsedeceğim, Yeniden Kablolamanın Üç Yasası’ndan birinin öngördüğü üzere devamlı değişime açık ve aksiyon almaya hazır olmalısınız çünkü…

 

Tetiği çekmediğiniz her atışı ıskalarsınız…

 

Burada bu tetiği nasıl çekeceğinizden ziyade sizlere silahın, yani beyninizin yeni bir uyarana maruz kaldığı zaman ne tür tepkiler verdiğini, öğrenme dediğimiz sürecin mekanik karşılığını anlaşılabilir bir üslup ve dille, bütün yalınlığıyla sunmak arzusundayım. Emin olun sürecin farkında olmak bile yaşantınızda fark yaratabilir. Bunca zaman neden aksiyon almadığınızı merak ettirebilir, kendinizi sorgulayabilirsiniz. Bu, belki uzun yıllar sürecek, kilometrelerce yürüyeceğiniz bir yolun ilk adımı olabilir. Duruma uygun bir metafor olduğunu düşündüğüm, Bir Kahraman’ın Yolculuğu adlı kitaptan (kitap geleneksel hikaye/senaryo yazımı ile alakalı) monomyth modelini tanıtacağım sizlere.

 

Resim1

 

Kahraman’ın yolculuğu, maceraya davet / çağrı ile başlar. Bir varmış bir yok muşlardan aşinasınızdır, her şey yolunda (!) giderken bir anda kahraman kendini olayların içinde bulur. Bu bizi yeniden kablolamanın ilk yasasına getiriyor: Konfor alanınızdan çıkın

Hayatta söylemesi kolay, yapması zor nadir olaylardan biridir bu. Konfor alanımdan nasıl çıkabilirim? Öncelikle kendinizi objektif bir şekilde değerlendirmelisiniz. Kimsiniz? Ne iş yapıyorsunuz ? Kendinize ve çevrenize neler katıyorsunuz? Sonra neleri yapamadığınıza bakacaksınız. Konfor alanları insanlar için, tıpkı kaplumbağaların kabuklarına benzer. Taşıyabileceğiniz bir ev ve dış tehditlere karşı sizi koruyan bir kalkan olarak iş görür konfor alanınız. Huzur içinde / güvende olma dürtüsü ilkel bir dürtüdür, atalarımız çeşitli tehlikelerle mücadele ederken sırtlarını duvara dayamıştır mesela, hatta bu dilimize “sırtını dayayabileceği bir duvar olmak” ve benzeri söz öbekleriyle aktarılmıştır. Konfor alanları hayatımızda gerekli ve insanın kendini “rahat” hissedebileceği, konaklama ücreti ödemediğimiz kervanlar gibi hayat denen yolun kıyısında her zaman ziyaretimize hazır şekilde bizleri beklemeli elbette. Fakat, yeniden kablolamanın ilk şartı, bu alanlarda olabildiğince az zaman geçirmektir. Her yeni dış uyaran ile beyninizin çeşitli kısımlarında mekanik değişimler meydana gelir bundan daha önce bahsetmiştik, yeni tecrübelere, yeni insanlara, yeni durumlara, yeni olaylara sürekli maruz kalmalısınız. Yani hayatın size yönelttiği çağrıyı takip etmelisiniz.

 

Peki sonra nasıl devam eder bu yolculuk? Kahraman, maceraya çıktıktan sonra aşması gereken engellerle karşılaşır. Bu kimi zaman köprüden geçmesi için haraç vermesi gereken bir harami, kimi zaman da belirli şartları olan bir büyücü olur. Bizim konumuzda ise bu yeniden kablolama sürecinde yaşayacağınız ve aşmanız gereken zihinsel engeller oluyor. Korku, isteksizlik, endişe gibi bir takım negatif duygular, süreci baltalamak için seferber olup, yeni deneyimlere erişmenize mani olabiliyorlar. Bu duyguların kontrol altına alınması çok zordur, zaten duygularınızı zapt etmeye çalışmak nafile bir çabadır, sonuç almanız mümkün değildir. Bunun sebebini zihinsel bir etki – tepki etkileşimine bağlayabiliriz. Kötü / rahatsız eden düşüncelerin üzerine yoğunlaşıp, bu düşünceleri bertaraf etmeye yahut bu düşüncelerden kendinizi soyutlamaya çalıştıkça, düşüncelerin daha şiddetli bir şekilde kendini açığa vurduğunu deneyimlersiniz. Bu yüzden zihinsiz bir farkındalıkla bu düşünceleri görüp, harekete geçerek eli yükseltmeniz gerek.

 

Bunun söylenmesi elbette yapılmasından daha kolay. Ancak maalesef, burada paragraflarca anlatacağım ve etrafında döneceğim temel kavram bu olacak. Üzgünüm, bunun daha kolay bir yolu yok. Pekala, her şey çok güzel fakat siz bütün bu harekete geçme, değişime uğrama süreçlerinizi yaşarken beyninizde neler meydana geliyor? Bunu biraz daha yakından inceleyelim zira bu süreç sadece kişisel gelişim süreci değil, daha fazlası. Doğumdan ölüme kadar sizleri “siz” yapan, karakterinizi, zevklerinizi, hayata bakışınızı şekillendiren bir süreç bu.

 

Önceki yazılarda nörotransmiterlerden bahsetmiştik. Glutamat için beynin gaz pedalı gibi bir ifade kullanmıştım. Artık bunu biraz açmanın vakti geldi. Çünkü bu sistem nöroplastisite ve alt süreçlerinin birkaç başrolünden biri.  Öncelikle bilmeniz gereken glutamat sisteminin salt bir gaz pedalından ibaret olmadığı. Bu sistem, pek çok vücut fonksiyonunda elzem bir role sahip. Ancak bugün tamamen nöroplastisite ve nörojeneze katkıda bulunan kısımları / mekanizmaları üzerinde duracağız. Glutamat sisteminin iki iyonotropundan biri olan, AMPA (Alfa-amino-3-hidroksi-5-metil-4-izoksazolepropanat) reseptörlerinin uyarılması ile voltaj endeksli kalsiyum kanalları ve NMDA reseptör kanalları uyarılır. Metabrotik reseptörlerinin çeşitli G-proteinlere bağlanması ve yine çeşitli bir takım süreçler sonucunda, nörotropik faktörler uyarılır ve ve nörojenez süreci başlar.

 

Teknik Detaylar İyi Güzel de Nedir Bu Nörojenez?

 

Nörojenez (Eng. Neurogenesis) nöral kök hücreler tarafından nöral sinir sistemi için yeni bağların (nöronların) üretilmesi sürecinin adıdır. Daha önceki yazılarda ve sanırım yine giriş yazısında değinmiştim, beyniniz inşaat halindeki bir bina gibi. İnsan doğduğu vakit bile bir şeyler öğrenmiş, ve ana rahminde edindiği çeşitli bilgiler (genellikle dil) ile Dünyaya gelir. Yani felsefi açıdan yaklaşılacak olursa “tabula rasa” (boş bir sayfa) halinde Dünya’ya gelmiyoruz. Genetik altyapınıza belirli içgüdü ve davranışların kodlanmış olarak geldiğini de hesaba katarsak (ki bu kabul görmüş bilimsel bir gerçekliktir) zaten hali hazırda bazı kavramlara ve olgulara hakim olarak doğuyoruz. Ancak, yine önceden bahsettiğim üzere, her yeni tecrübe, dış uyaran ya da maruz kalınmış herhangi bir olgu / durum beyinde yeni kablolamalar, yeni bağlantılar oluşmasına sebep oluyor, beyniniz buna aç ve bahsettiğim inşaat süreci siz ölene değin devam ediyor. İşte tüm bu bağlantıların kökenini, altyapısını atan, inşaatın harcını karan ve yapımında “görev” alan temel unsurlardan biri, nörojenezdir.

 

Nörojenez, yani beyninizin bölgelerinde,  aksonlar arası yeni nöral bağlantılar oluşması ya da var olanın korunması / güçlenmesi sürecine şimdilik bir virgül koyacağım. Yazı dizisinin ilerleyen kısımlarında bu mekanizmanın çeşitli faaliyetleri nasıl yönlendirdiğine daha detaylı değineceğiz.

 

İyi de Bütün Bu Bilgiler Tam Olarak Ne İşime Yarayacak ? Yüzyıllardır Bilinen Bir Tavsiyeyi Veriyorsun

 

Doğru, zaten yazının başında da belirttiğim üzere, bu yazıda “x yaptığınız taktirde nöroplastisiteniz adeta çocukluğunuzdaki gibi olacak ve öğrenme hızınız üç katına çıkacak, daha iyi bir hayat sizleri bekliyor !” gibi bir iddiam yok .Sadece tüm yalınlığıyla süreci sizlere aktarmak istiyorum. Bu yazı dizisi, psikolojik kuramlar ve görüşlerle de entegre olacak. Yani olayı bütüncül bir yaklaşımla, pek çok açıdan inceleyeceğiz. Bu yazı dizisini bir oyun hamuru gibi düşünün. Ne yapacağınız ve ya kullanarak nasıl bir ürün / sonuç elde edeceğiniz tamamen size kalmış.

 

Kahramanın, yani sizlerin yolculuğu hala daha devam ediyor. Hayatlarınızda yolunda gitmeyen işler muhakkak vardır, çözemediğiniz problemleriniz, sonuca ulaştıramadığınız projeler… Bunlar nispeten yüzeysel sorunlar. Biraz daha derine inmek istiyor ve muhtemelen sizleri hayalleriniz gerçekleştirmekten, yaşamak istediğiniz hayatı yaşamaktan alıkoyan düşünceler ve bunların zihinsel gelişim ile olan alakasına değinmek istiyorum. Değersizlik, yetersizlik, aşırı kaygı ve nice hisler o ve ya bu sebepten ötürü zihinlerimizi esir alabilir. Bu tarz düşünceler genelde gelişim çağımızda yaşadığımız bazı olumsuzluklara mücadele edecek duygusal güçte olmayışımızdan kaynaklı olarak, beynimizin her problemi bir çözüme ulaştırma huyunun doğrultusunda kolaya kaçıp ürettiği otomatik düşünceler neticesinde perçinlenmiş, istenmeyin bir takım negatif kablolamalardır.

 

Önceki paragrafı biraz daha basitleştireyim; geçmişte yaşadığınız olumsuzluklar kendinize dair çarpık bir imaj oluşturmanıza sebep olabilir. Yani bir alanda başarısız olduğunuzu , x böcekten korktuğunuzu, karşı cinse çekici gelmediğinizi ya da işinizde başarılı olamayacağınızı düşünüyor olabilirsiniz. Peki ya bütün bunların aslında yersiz olduğunu söylesem?

 

İyi de saatliği 300 liralık terapistler de bana bunu söyleyebilirdi

 

Elbette, ancak ben farklı olarak bu sürecin nasıl oluştuğunu. Beyninizin bu kalıplara nasıl saplanıp kaldığına ayna tutacağım. Bu ayna elbette dünyada sizden daha güzeli olmadığını söyleyen yalancı bir ayna olmayacak. Daha çok gerçekliği tüm yalınlığı ve acılığı (göreceli olarak) yansıtan bir ayna olacak. Beyninizin her problemi bir çözüme kavuşturma, her olgu için belirli bir “kablolama” yapma ihtiyacından bahsetmiştik. Şuan bu satırları okurken yeniden kablolama sürecinin bir parçası olarak yeni bağlantılar eklemeyi sağlamaya çalışıyorum. Şimdi bahsedeceğim şeyi tüm samimiyetinizle cevaplayın: İçinde bulunduğunuz durumu iyileştirmek için, sabah uyandığınızda ya da gün içinde bir dürtü hissedip, hatta belki bu dürtüye karşılık verip, harekete geçerek kendinizi ya da durumunuzu daha iyiye götürme planları yapıp, bunda başarısız olduğunuz oldu mu? Muhtemelen bu sorunun cevabı evettir. Çünkü maceraya davete yanıt vermiyor ya da veremiyor ve zihinsel gelişiminizin / dönüşümünüzün başlamasına müsaade etmiyorsunuz. Bunun sebebi ise olumsuz kablolama, süreç tam olarak bu şekilde işliyor:

 

  • Başa çıkılamayacak güçte bir olumsuzluk

 

  • Beyninizin kolaya kaçıp bu olumsuzluğu tekrarlanan bir olumsuz düşünceye bağlaması

 

  • Olumsuz düşüncenin tetikleyicinin (durumun) varlığında harekete geçmesi

 

  • Negatif Geribildirim Döngüsü

 

Örnekleyecek olursak

 

  • Küçükken yaptığınız resimler beğenilmedi

 

  • “Resim yapamıyorsun” otomatik düşüncesini beyniniz kabloladı

 

  • Ne zaman resim yapacak olsanız “Ben iyi resim yapamam ki” düşüncesi aklınıza geliyor

 

  • Ve adeta görünmeyen bir zihinsel bariyer harekete geçmenizi önlüyor

 

 

Peki bu süreci nasıl aşabiliriz?

 

Düşünceye Meydan Okumak

 

Şunu bilmek gerekir, kimse, hiçbir alanda, defalarca başarısız olmadan başarıyı elde edemez. Misal resim örneğindeki temel kaygı başarıya ulaşamama. Ancak bir sorun daha mevcut. Başarı dışarıdan gelecek bir onaya ve beğenilmeye endekslenmiş. Buradaki tehlike, başarısız olduğunuz süreç boyunca ortaya konacak ürünler elbette sanatsal açıdan pek çok kişiyi tatmin etmeyecektir. Ancak kişi, bu noktada başarısızlığın işin doğasında olduğunu ve gayet normal bir olgu olduğunu kabullendikten sonra bu düşünceyi yönlendirmeli, ve yeni bağlantılar oluşturma sürecinin önünü açmalıdır. Bunun için iki şey yapılabilir…

 

Baskıya Direnmek ve ya Akıntıya Bırakmak

 

Yine resim örneğinden gidelim, iki seçeneğiniz var. Ya kötü resim yaptığınız fikrine tüm gücünüzle direnerek resim yapamaya devam edeceksiniz (ki bu sigarayı aniden bırakmakla eşdeğerdir, pek az kişi hakkını vererek yapabilir) ya da baskıya direnmenin oluşturduğu etki-tepki (siz zihninizdeki bu görünmez duvara yüklendikçe o da size karşı bir kuvvet uygulayacak ve otomatik düşüncelerinizin sıklığı aratacaktır) mekanizmasına göğüs germek yerine başarısızlığı adeta bir zırh gibi giyerek kötü eserler ortaya koymak için resim yapmayı şiar edinebilirsiniz. Bu yöntem saçma ve komik gelebilir, ki zaten öyle de, fakat burada paradoksal bir etki oluşuyor, çünkü artık duvarı aşmayı denemiyorsunuz, ona karşı bir kuvvet uygulamıyorsunuz tam aksine onu arkanıza alıyor ve itici bir güç olarak kullanıyorsunuz. Şaşırtıcı bir şekilde bunu yaptığınızda yani kaybetmek için yola çıktığınızda başlarda arka arkaya başarısız olduğunuzu gözlemleseniz de bir süre sonra isteseniz de ilk başlardaki kadar başarısız olmadığınızı, yeteneklerinizin ilerlediğini ve daha pozitif bir zihin yapısına kavuştuğunuzu gözlemleyeceksiniz. Elbette yapılması gerekenler bununla sınırlı kalmıyor bir sonraki adım…

 

Pozitif Geribildirim Döngüsü Oluşturmak

 

Nöroplastisite bir açıdan yeni arkadaşlar buldu mu eski arkadaşlarını terk eden insanlara benzer. Beyniniz, önceki çarpık / olumsuz düşüncelere meydan okumanız ve harekete geçmeniz sonucu elde ettiğiniz başarıyla beraber önce negatif otomatik düşünceleri yumuşatacak (aslında başarısız değilim) ve bir süre sonra bu düşünceyi/düşünceleri pozitif düşüncelerle değiştirecek. Bunu başaramasa bile en azından sizi kısıtlayan negatif düşünce döngüsünden kurtulmuş olacaksınız.

 

Tebrikler, fark etmeden maceraya çağrıyı kabul edip değişim için bir adım attınız. Benim yukarıda sunduğum eylem planı sizde işe yaramayabilir. Bu, benim kişisel deneyimlerim sonucunda ortaya koyduğum, pek çok zaman da faydasını gördüğüm bir plan ancak sizlerin düşünceleri daha kök salmış, daha güçlü olabilir. Ya da durumunuz benim bulunduğum durumlardan daha kötü olabilir. Belki de farklı bir yaklaşım, profesyonel destek almanız, iyi bir uzman eşliğinde kökleşmiş düşüncelerinizi psikoterapi yardımı ile ortadan kaldırmanız gerekebilir. Ne olursa olsun bunu başarmak zorundasınız. Yoksa bu yazı dizisinin geri kalanında anlatacaklarım sizin için hiçbir anlam taşımayacak. Ve beyniniz hiçbir zaman bahsedilecek süreçlere tabi olmayacak.

 

Üçünü kısımda görüşmek üzere, kendinize iyi bakın. Esen kalın.

 

 

Burak avatarı
Nootropik gurusu, kendi deneyimlerimi bilimsel gerçekliklerle birleştirip aktarmayı severim. Oturduğum yerden davranışsal ve evrimsel psikloji konularında da ahkam kesiyorum. Takipte kalın.